13 Şubat 2018 Salı

OCAK AYI OKUMA LİSTEM

Merhaba!

Ocak ayında okuduklarımla geldim bugün. Akademik kitapları hariç tutarsak 7 kitap okudum ocakta. Aslında biraz tembellik mi ettim diye düşünsem de 20 günü yolla, koşturmayla vs geçtiği için ocak verimli bile sayılabilir benim açımdan :)




Lafı uzatmadan geçen ay okuduklarımı yorumlamaya başlayayım.




Ölü Erkek Kuşlar/ İnci ARAL: 2 buçuk yıldır kitaplığımda durur bu kitap. Bir arkadaşımın şiddetle "bunu oku" demesiyle alıp tam 2 buçuk yıl bekletmişim :( Kitabı kapatırken kendime o kadar kızdım ki! "Niye daha önce okumadım ben bunu niye!" Diye hayıflandım durdum... Kitabın ana kahramanı Suna isimli bir kadın. Suna 2. evliliğini yapmış ama bir türlü mutluluğu bulamamış üstüne üstlük de kocasının en yakın arkadaşı Onur'la da ilişkisi var. Onur da evli bir adam. Suna'nın hayatındaki 3 adam, ilk eşi, ikinci eşi Ayhan ve aşık olduğu adam Onur birbirinden o kadar farklı karakterler ki ben Suna'nın yerinde olsam Ayhan'la geçinmeye çalışır ,Onur karaktersizine de asla pas vermezdim ama gönül işte... "Suna'nın bu aşk üçlemesine mi bayıldın Dilek?" diyenler olacaktır. Hayır. Bayıldığım şey kitapta yapılan şahane kadın-erkek tahlilleriydi. Muazzam yansıtılmış ruh durumları, iç hesaplaşmalar ve hayal kırıklıklarıydı. Suna'nın yaşadığı hayal kırıklıklarını hepimiz adı farklı adamlarla yaşadık emin olun ve Suna'nın erkekleri aslında bizim hayatımıza farklı isimlerle girdiler muhakkak.. Alın, okuyun diyorum. Kırmızı Kedi Yayınevi'nden çıkan kitap 398 sayfa.

Yengeç Gemisi/Takici KOBAYAŞİ: Ben manga okumaya başladıysam bunda Yordam Kitap'ın şahane mangalarının payı büyük. 1920'lerin sonlarında bir grup işçi bir yengeç gemisine çalışmaya gider. Gemideki çalışma şartlarının ağırlığı ve kahyanın gaddarlıkları birbirine eklenince işçiler daha fazla dayanamayıp insani şartlarda çalışmak üzere ayaklanırlar. Dönemin çalışma şartlarına dair bazı bilgiler de verilmiş ki tüylerim diken diken olmuştu. Hokkaido'daki "Common Tüneli"nin onarım çalışmaları sırasında duvarın ardında onlarca ceset kalıntısı bulunmuş ve dönemin yetkilileri bu cesetleri dolgu maddesi olarak kullandıklarını itiraf etmişler :( Daha ne denir ki? Yordam Kitap'tan çıkan manga 192 sayfa.

İçimizdeki Şeytan/Sabahattin ALİ: Ali'nin bir tek kitabı hariç hepsini okudum. Şu ana dek okuduklarım içinde konu ven anlatım bakımından en hafif olanı kesinlikle bu kitaptı. Cümleleri yakalamak adına hiç koşmadım mesela Kürk Mantolu Madonna'da olduğu gibi. O kitabın tek bir cümlesini bile unutmak istememiştim mesela... Kitabı çok çabuk bitirdim belki geçiş kitabı olarak önerebilirim sizlere de. Kitapta Ömer ve Macide isimli iki gencin birbirilerini tanımadan biraz da şartlar gereği evlenmeye karar vermeleri anlatılmış. Tabii insan hiç tanışmadan bir hayatı paylaşmayı göze alınca beklentileri ve kendisini bekleyenler farklı olabiliyor. O, Macide için her şeyi göze alabilecek kadar seven Ömerciğimin içindeki aslan parçası yerini zaaflarına bıraktı mesela... Hoş Macide'nin yerinde olsam fevriliğimi biraz tartıp hiç tanımadığım bir adamla bir hayat paylaşmak konusuna kuşkuyla bakardım ya neyse... Ben kahramanların ikisine de taktım bu kitapta :) Sabahattin Ali'yle ilk tanışma kitabınız bu olmasın derim ve giderim. Kitap kötü olduğundan değil sadece diğer kitaplarına nispeten hafif ve beklenti oluşturacak tarzda değil. Yapı Kredi Yayınları'ndan çıkan kitap 254 sayfa.





Bir Ses Böler Geceyi/ Ahmet ÜMİT:  Ümit'le ilk kez bu kitabı vasıtasıyla tanıştım ama çok net bir hayal kırıklığı oldu benim açımdan. Kitabın ana kahramanı Süha bir trafik  kazası geçirir ve yardım aramaya bir köye gider. Köy bomboştur çünkü ahali bir cemevinde toplanmıştır ve bir cenazeye katılmıştır. Dışarıdan cenaze olarak görülse de aslında Süha çok farklı bir ana tanık olmuştur. Konu olarak beni ne kadar cezbettiyse kurgudaki boşluklar "eee yani şimdi ne oldu? Nereye bağlanacak bu konu" dedirttiği için hiç sevemedim. Geçmiş ve şu anı içiçe yazmış Ümit ama bazı geçişler o kadar kopuk kopuktu ki... "İyi ki kısaydı" dedim kitabı kapatırken. Ben sevemedim belki yanlış kitapla tanıştık her neyse olmadı. Farklı bir kitabını okumayı deneyeceğim ama bu kitabı tavsiye listemde değil. Everest Yayınları'ndan çıkan kitap 135 sayfa.


Beş Sevim Apartmanı/Mine SÖĞÜT: Kitabın baş karakteri bir psikolog. Doktor Samimi. Anne baba hasretiyle halasının elinde büyümüş ve aşık olduğu kadına kavuşamamış Samimi. Bir gün bir deney yapmak ister ve kendi hayat hikayesi kadar hazin bir hikayesi olan Beş Sevim Apartmanı'nı kiralar. 5 hastasını alır ve apartmana taşınır ancak bu deneyden hasta yakınlarının ya da hastanenin haberi yoktur. Hastalarının ortak özellikleri ise cinlerle, perilerle aralarındaki bağdır. Her hikayesi ayrı kasvetli olsa da kurgusu cidden çok iyiydi. Kitapta beni rahatsız eden tek şey kasvet yüküydü çünkü içinde bulunduğum ruh hali şu an o kasveti kaldıramayacak düzeyde olduğu için yazın ya da daha şen daha şad olduğum bir dönemde okusam çok daha sevecektim eminim :) Tavsiye listemdedir yine de kendisi. Söğüt'ün farklı kitaplarını da okumak istiyorum. Yapı Kredi Yayınları'ndan çıkan kitap 127 sayfa.



Katalonya'ya Selam/ George ORWELL: Bu kitap Orwell'in milis olarak yer aldığı İspanya İç Savaşı'na dair anılarını yazdığı bir kitap. Ben içeriğini hiç bilmeden aldığım için ilk okumada açıkçası beni biraz yordu o nedenle ara verip yeniden okudum. Kitapta anlattıkları o kadar çıplak ki bazen saşırıp bazen "bu kadar da olmaz" diyorsunuz. Kitabın bir özelliği de yazarın günümüzde de değerinden hiç bir şey kaybetmeyip, okunan eserleri Hayvan Çiftliği ve 1984'in arka planını oluşturmasıymış. Orwell severim, ne yazsa okumak isterim derseniz okuyun ancak bu kitabın daha farklı bir tarzda yazıldığını olduğunu da bir kenara not edin.  Bgst Yayınları'ndan çıkan kitap 261 sayfa.



Bin Hüzünlü Haz/ Hasan Ali TOPTAŞ: Çok iddialı bir cümle sarfederdim "Toptaş ne yazsa okurum ben" diye... Büyük lokma ye ama büyük konuşma. Niye? Çünkü ben bu kitabı okurken o kadar zorlandım ki. Kitabın kahramanı "Aleaddin'i arıyor" ama bunu okura yaptırıyor aslında. Bir noktadan sonra bu arayış gerçek mi rüya mı kurgu mu? Hepsi bir havaya karışıyor ve yoruluyorsunuz. İnanın tam hissettiğim buydu "yorgunluk" o yüzden de günlere böle böle okudum ki arayışıma dair hiçbir ipucunu kaçırmayayım... Ağır bir kitap olduğunu hatırlatarak eğer ruhen, fikren yoran aktiviteleriniz varsa misal benim gibi farklı okumalar da yapmanız gerekiyorsa bu kitap için doğru zaman olmayabilir. Everest Yayınları'ndan çıkan kitap 152 sayfa.



Orwell okurken sürekli şu şarkı geçti aklımdan adeta fon müziği niyetine :) Gogol Bordello "Neredesiniz yoldaşlarım?" diyor şarkıda :)