17 Ağustos 2017 Perşembe

Biz İyiyiz Aysun Abla Sen Nasılsın? 17/08/1999

Bir ahşap parçasına , o kıyamet dekorunda nereden bulunduğunu şiddetle merak ettiğim bir beyaz tebeşirle yazılmış  "Biz iyiyiz. Aysun" notu beni 17 Ağustos görselleri içinde en derinden yaralayan fotoğraflardandı. 




"Kim ki bu Aysun" dedim. Biz dediği kim ki? Çocuğu mu eşi mi annesi mi babası mı? Kimi arardı Aysun o mahşerde? Tam 17 yıl sonra bir mail aldım sizden " o notu annemle birlikte babamı ararken yazmıştık"diyordu...



Çok tuhaf hissettim Aysun Abla biliyor musun? Sanki 17 yıl önce o depremde kaybettiğim yakınımı buldum gibi bir şeydi o his. 


Caner'miş, oğlunmuş o senin. "Peki ne oldu buldunuz mu" dedim "5 gün sonra ölüsünü bulduk" dedi. Ah Aysun Abla... Ah Caner... Kalbime taş atmışlar gibi oldum Aysun Abla...




Peki nasılsın Aysun Abla? Beni merak etmişsindir belki. O gün o nota  ağlayan yığından sadece biriyim ben. Kaderimizin üstünden aynı fay hattı geçti Aysun Abla. Meğer bir ömrü bitirmeye 45 saniye ve bir miktar deniz kumu yetiyormuş görüyor musun Aysun Abla?





Boşuna demiyorlar "bina değil insan öldürür" diye. Yani Japonlar ziyadesiyle tescilledi bunu değil mi? Bugün bana "korkuyor musun hala" diye sordular. "Depremden değil" dedim "insanlardan korkuyorum. Para hırslarından korkuyorum Aysun Abla. Onun için feda edebileceklerinden.


Biliyor musun Aysun Abla ben 17 yıl yazdığın "iyiyiz" yazısıyla dertleştim. Şimdi bana hakkını helal et lütfen. Sen beni 17 yıl her 17 Ağustosta dinledin. Ben o fotoğrafa çok ağladım. Peki seni de dinlediler mi sonra? Her şey bittikten sonra sordular mı yine "Aysun nasılsın" diye? Aslında cevabı biliyorum ama... Bir felaket üzerinden zaman geçince kendi göbeğimizi kesmeyi de öğrenmemiz farz ben onu öğrendim bu yakınlarda...

O gece aslında herkes senin gibiydi Aysun Abla.  Şanslı kesimden olanlar diğerlerine hep aynı şeyi söylediler "ben iyiyim. Sen nasılsın?"

Peki sonra ne oldu Aysun Abla? Unuttular. Bir gecenin yarısı gelip kalplerine korku salan, akıllarını başlarından alan o kıyımı ziyadesiyle unuttular. Hırs, açgözlülük, nefret ve muadili huyların tesiri altında yaşamaya devam ettiler. Sanki o bir film sahnesi gibi kaldı akıllarında. Sanki onlar o acıları yaşamamış gibi başkalarına acı vermekte full time mesai yapmaya devam ettiler.

Hiç bir felaket zihinlerin yatılı misafiri olamıyormuş demek ki baksana... Hiçbir kıyım insanların kendine çeki düzen vermesine sebep olamıyormuş işte.

İşte geldik gidiyoruz be Aysun Abla. Sahi o değil de  biz iyiyiz sen nasılsın Aysun Abla? Caner nasıl?

Umarım bu yazımı da okursun Aysun Abla. Çok çok öperim seni ve dilerim iyisindir.

Sevgili Caner,

Bana attığın maille hayat boyu unutamayacağım bir mutluluk ve hüznü aynı anda yaşattın bana. Hiç tanımasam da ne Aysun Ablamı ne seni ne de kaybettiğiniz babanızı unutamıyorum. Biliyor musun geçen yıldan bu yana artık seni 2 kere anlayabiliyorum. Şu an bu satırları yazarken hem depremin nasıl bir felaket olduğunu hem de babasızlığın nasıl bir acı olduğunu anlayabiliyorum. Sen benim gözümde iki kere savaşçı ve iki kere kazanan tarafsın artık. O kibarlığın, o zarifliğin her zaman hayatta sana yol gösterici olsun.

Çok sevgiler.

Dilekce

Kaybettiğimiz tüm yarıda kalan hikayelerin sahiplerine rahmet yakınlarına sabır diliyorum. Kalbimizdesiniz ve hiçbir zaman unutulmayacaksınız.

***Görseller internetten alınmıştır.