22 Nisan 2016 Cuma

Sarma Saramayan Boğaziçili Abla ve Muadillerine Açık Mektup


Şu haberi hepiniz okumuşsunuzdur muhtemelen ama okumayan varsa tıklasın lütfen. Eşi yaprak sarma istediği için boşanan bir çiftin haberi.. 


Abartı olabileceğini düşündüm alında.. Taa ki, geçenlerde bir sohbette denk geldiğim bir kızın bana "tatlım istediğim yüzük olmazsa bu iş zora girer yani neticede ben de x'lerin kızıyım. Benimle bir yola girdiyse her şeyi düşünecek haksız mıyım?" diyene kadar..






Sonra kendi arkadaşlarım geldi aklıma, denk geldiğim insanlar vs vs ... Aslında çevremde ne çok olduğunu farkettim bu etiket aşığı kibirli ablaların.. Tabi erkek versiyonları da var ama...



Ben Boğaziçili ablaya atfen yazayım, kızlarım siz anlayın.



Merhaba,



Ben Dilek. Senin adını bilmiyorum Selin desem? Niye deme hikayesi var :))) Bilahare sana anlatırım ;) 



Sen Boğaziçiliymişsin "benden sarma istedi yhaaa ben Boğaziçiliyim" demişsin kendini aklamak için.. O zaman dur bak ne anlatacağım sana, ben Boğaziçili değilim ama..



Varlıklı bir ailenin çocuğuydum (hala aynı ailenin çocuğuyum :). Oyuncaklarım ve kırtasiye eşyalarım yurtdışından gelirdi.  Abim sağolsun .. Şımarık hatta o kadar şımarık büyüdüm ki, bir şey istediğim gibi olmaya görsün! Annem, ben büyürken beni mutfağa sokmak şöyle dursun , kapısından geçirmezdi "aman sen dersine çalış, oku. O bana yeter" derdi.. Sayısız kitaplarım oldu kütüphanemde sürekli okumaya teşvik...



Sonra bu özgürlüğün gerisi nasıl geldi biliyor musun? 16 yaşımda sırt çantamı alıp Paris'e tatile gittim. Tek başıma! Bir şubat ayıydı "üniversite sınavı beni zorluyor. Azıcık stress atayım"dı gidiş sebebim de.. İlk yurtdışı uçuşumdu hem de tek başıma! Sonrasında defalarca uçtum gerek tek gerek en sevdiklerimle.. 17 ya da 18 ülke oldu sanırım (pcyi kapatayım sayacağım :) . Kimi zaman 5 yıldızlı otellerde kaldım kimi zaman hostellerde ama hiç demedim "ben x'lerin kızıyım ya hostel neymiş?" diye.. Hatta bir hostelde beni pire ısırdı ya kız! Aman diyeyim anneme deme :))) 





Çocukluğumdan beri elimi neye koyduysam o benimdi.. Para harcarken düşünmek zorunda kalmadım hiç... Henüz üniversiteyi bitirmeden kendi evim vardı benim... Boğaziçi bitirip çalıştığım parayla almak zorunda kalmadım misal.. Diyorum ya "şanslı çocuk"lardandım ben.. Şanslı (!).. Şans ne izafi kavram aslında az sonra anlayacaksın...






Eğitim diyeceksin malum ya yemek yapmamayı legalleştiren sebep eğitimli kadın olmamız.. Ben Kamu bitirdim. Sonra Saü'de siyaset bilimi ve sosyal bilimler yüksek lisansı yaptım. Evet bir Boğaziçi bir Ankara Siyasal ya da en nihayetinde bir İstanbul Üniversitesi değil ama  Türkiye'de ilk kez yazılan bir konu üzerinde tez yazdım hem de yüksek lisans seviyesindeydim doktora bile değil (!) Öğrenciyken asistandım hem de öğrenci temsilcisiydim .. Kah bir sinema dergisine editör kah İngiltere Parlamentosunda bir konferans katılımcısı kah uluslararası bir konferansta konuşmacı (bir kez de değil üstelik) kah makalesi basılan bir akademisyen..

Senin gibi arkadaşlarım vardı benim her birini Facebook'a kodladılar hemen gerek "bilgiler" kısmına gerek çektikleri fotoğrafları eklemek suretiyle "elalemin gözüne sokalım" kısmına.. Hep uzak durdum, hep imtina ettim "hava atıyor" denmesin diye aslında ondan da ziyade yaptıklarıma kocaman anlamlar yüklemedim hiç.. Haa zaman zaman anı olsun diye paylaşım elbette yaptım ama hepsi o..

Sana bir şey diyeyim mi? Tüm bunlar şöyle dursun da,  eksikti hep bir yarım biliyor musun? .. Hayatta en çok beklediğimin bana "hadi bir sarma yap da yiyelim" diyebilecek samimiyette bir adam olmamasının eksikliğini çektim hep.. Denk geldiğim tüm adamlar , senin gibi kaprisli, ezik ve kompleksli kadınların duman ettiği tiplerdi.. Onları iyileştireyim derken aslında ne çok umut bağlamışım kendime, içimdeki o sarmacı anaç kadına... İyileşmediler.. İyileşmiyorlar tam tersi seni de bir parça hasta edip gidiyorlar.. Üstelik senin gibiler yüzünden ben ve dişil nüfusun benimle aynı özelliğe sahip tüm mensupları aynı damgayı yiyoruz "okumuş kadın=çok bilmiş kadın=Türk standatlarına riayet etmeyen kadın=aç gözlü , hep daha fazlasını isteyen kadın=bu bize gelmez..." Ettiğin hoş mu bacım?

Aslında ne kadar şanslı olduğunun farkına varmadan sevdiği  adamla aynı yastığa baş koyabilen sen ve senin gibi kadınlar "zeytin yağlı yaprak sarma" ve "Boğaziçi" yüzünden biriktirdikleri tüm anıların katlinin vacipliğini onaylarken.. Bir yanda ben ve benim gibiler..

 Söylesene bana hayatın adaleti nerede? Aklıma hep Bülent Ecevit gelir böyle bir şey olduğunda "ben aslında başbakan olmak istememiştim. Rahşan'la bir kır evinde yaşamak ve resimlerimi yapmak istemiştim ama kader.." 

Aynı kader sen ve senin gibileri yaşamak istemediği bir hayata "mahkum (!)" edip sarma yüzünden dalga geçer gibi bizim dilimize düşürürken bana da "daha akademik" bir hayatın yollarını açıyor. Öyle bir kurumdan kabul aldım ki, seninkine 15 kere tur bindirir ablacım.. Ama yine itiraf ediyorum baştan beri beni yarım bırakan o samimiyeti bulursam yine de gitmem o kuruma..Sarma sararım sevdiceğime..

Peki şimdi ne yapıyorum? Sarma sarmaya devam  tabi ki! "Akşama sarma yapsana yiyelim" diyen biri çıkar belki diye de değil.. Kendim sevdiğim için.. 

Sana da tavsiyem, restoranlarda "Yunan mezesi" diye löp löp götürdüğüne emin olduğum sarmayı bir de kendi ellerinle sar.. Tadına öleceksin.. Gerçi keşke birlikte yiyebileceğin, seni ve yaptıklarını çok seven biri varken sarsaydın ya boşver hala geç değil en azından kendin için...

Geçenlerde odamı boyadım biliyor musun? Usta beklemek istemedim pespembe odamı masmavi yaptım, yetinmedim mobilyalarımı da beyaza boyadım..   O da yetmedi aynı sprey boyayla giyinme odamın ünitelerini boyadım.. Bunları bir sabah mavi odalara uyanmak ve beyaz mobilyalarla bakışmak istediğim için yaptım üstelik.. Kendi emeğimle bir şeyler yapmış olabilmek için de biraz...

Sonra indim aşağı bir posta sarma sardım.. Aynı gün bitti, ertesi gün tekrar sardım.. Bu kez ekşisini bol koydum. Sen de sar anacım. Ekşisini de bol koy tüm tadı o ekşi veriyor bir de deli gibi sıkı sıkı sarayım deme patlıyorlar sonra :))) Senin haberini okurken benim sinirden patladığım gibi..

Yıllar sonra çık o Boğaziçi'nin bahçesinden.
. Kendin için bir şey yap... Sarma sar, çiçek ek, kedi başı okşa, sokakta bağırarak şarkı söyle.. Korkma kimse seni gösterip "x'lerin Boğaziçili kızı" demeyecek... 

Sivil hayat çok güzel! Etiketlerin ve kibrinden sıyrılıp gelsene/gelsenize!!!!!
Bu şarkı da benden sana ve tüm senin gibi kadınlara gelsin ;) 




                             

Not: Bir müddet yorum alamıyorum(geri dönemeyeceğimden mütevellit) ancak en kısa zamanda görüşeceğiz ve inanın kocaman özledim hepinizi :) 

Hiç yorum yok: